Blog'a siz de yazın - You can write in the blog

Bu bloga herkes yazı, hikaye gönderebilir, lütfen muhabir@garajistanbul.org'a e-posta gönderin.
Everybody can send their articles, stories to this blog, please send e-mail to muhabir@garajistanbul.org

6 Mart 2009 Cuma

5. Oyun - 5th Play - İstanbul























5 Mart 2009, Perşembe, 20.30– garajistanbul, İstanbul, Türkiye

Türkiye prömiyeri. Davetlilere oynanan Türkiye'deki ilk oyun. Seyirciler arasında oyunda adı geçen; Memet Ali Alabora'nın ailesinden,akrabalarından, eski, yeni iş arkadaşlarından, dostlarından, aile dostlarından kişiler vardı. Oyun evinde, garajistanbul'da da ilk kez oynanmış oldu.

5 March 2009, Thursday, 20.30– garajistanbul, Istanbul, Turkey

Turkey premiere. The first play in Turkey which was played to guests. There were people among the audience who were family members, family friends, friends, old and new colleagues of Memet Ali Alabora. The play was also played in its own house, in garajistanbul for the first time.

6 yorum:

  1. muhabir muhbirlik yapiyor 80'ler-90'lara degin... Dusunduruyor hem bugunu hem de gecmisi..

    e.e.

    YanıtlaSil
  2. yakın türkiye tarihi yüksek gb lık bir geçmiş

    YanıtlaSil
  3. Bir otobiyografi tadında ama zamanı irdeleyici. Geçmişe özlem kokuyor cümleler, vicdan ile konuşmanın sessiz fısıltıları var. Her zamanki gibi sorular soran, cevabını düşünmek için ucunu açık bırakan bir oyundu.Sadece M.Ali Alabora yoktu. Bugünü geçmiş ile irdelereyen bir sürü hikaye vardı. Sevdim...

    Kübra Kayıkçı.

    YanıtlaSil
  4. bence sadece mehmet ali vardı. İnanılmaz gerçek bir kişisel tarihe yolculuk, herkesin kendini, geçmişini sorguladığı alanların yaratıldığı, vicdani bir hesaplaşma anı.
    Müzikler ve görüntüler bu kişisel sorgulamanın yapıldığı ana iyi eşlik etmişler...

    YanıtlaSil
  5. ya da bilmiyorum cidden bireyselden toplumsal bir hikayeye bağlama olabilir. Bir önceki yorum sadece oyunda hissettiklerim, bunlar üstüne biraz düşündükten sonra gelenler...

    YanıtlaSil
  6. zamanın çok hızlı geçtiğini düşünmeyen var mı? geçen gün 29 yaşımı bitirdim.. ara sıra geriye dönüp bakınca şaşkınlığım çok büyük oluyor. küçük miktarda da olsa bi işten para kazanmaya başlayalı 15 yılı geçmiş.. para kazanmak mühim. birileri sizin emeğinize karşılık bir şeyler ödemeye başladıysa çocuk sayılmazsınız artık, çevrede olup bitenlerin farkında, dünyayı tanımaya başlamışsınızdır.. ama o yaşlarda zamanı algılayamadığımı şimdi anlıyorum. muhtemelen şimdi de hakkını veremiyorum, bakalım ne zaman fark edeceğim.

    15 yıl önce.. o kadar yakın geliyor ki. o günkü halimi düşünüyorum: 14 yaşındayım. ve o yaşımdan şimdi bana çok kısa gelen 15 yılı çıkardığımda daha doğmamış bile oluyorum. ülke kara günlerin içinde.. 12 eylül daha yaşanmamış. 15 yıl önce, yani 14 yaşımdayken ne kadar da yakınmışım o günlere, farkında değildim. üzerinden çok çok uzun zaman geçmiş gibi gelirdi, bilmezdim. oysa yaşadığım o günler, 12 eylül’ün, o günlerde yaşananların izlerini taşımıyor muydu? şimdilerde o izler yine yok mu? 90’larda yaşadığımız nice kara olayların izleri yok mu? olmaz mı, hiç uzak değil ki..

    zaman zaman aklıma gelen şeyler bunlar.. bugün yeniden düşündürten memet ali alabora’nın muhabir’i oldu.. memet ali çok güzel hikayeler anlattı, ailesinden, annesinden, babasından, çevresinden, hayat’tan.. sonra muhabirlik günlerinden, aktör olma yolunda yaşadıklarından. kimi zaman duygusal, kimi zaman matrak, kimi zaman işte böyle düşündürten.. çok hikaye vardı, görüntüler vardı.. örneğin biri, o kadar çok izlemiştik, o kadar çok içimize işlemişti ki hiç unutmayacağımı sanırdım: israilli iki askerin bir filistinlinin kolunu taşla vura vura kırma görüntüsü.. belleğe güven yok, ne kadar gerilerde kalmış, şaşırdım..

    zaman hızlı geçiyor.. girişteki gibi, zamanın bize oynadığı oyunu algılama çabama bazen anne-babamı da katarım.. örneğin işte yine 15 yıl önce, ben 14’ümdeymişim, annemi hesaplarım: 46 yaşındaymış. yaşlı sayılmaz. ağbimin şu anki yaşından 4 yaş büyük. düşününce genç bile gelmeye başladı.. ağbimin yaşlandığını kabul etmek daha zor şimdi. sonra acaba ben doğduğumda annem kaç yaşındaymış, ufak bi hesap: 32.. yani şu anki yaşımdan sadece 3 yaş büyük.. artık buna genç diyeceğim.. 5-6 yaşlarımı hatırladığıma göre annemin genç sayılabilecek yaşlarını da az çok hatırlıyorum demektir. oysa annem imgesi hiç gençlik çağrıştırmaz bana.. neyse, nerelere geldik.. siz de okumuşsunuz buraya kadar. bunları düşünmek belki tuhaf, belki başkaları da düşünür. bilmiyorum, sadece aklıma geliyor bazen..

    memet ali alabora, avkıranlar ellerinize sağlık..

    YanıtlaSil