Blog'a siz de yazın - You can write in the blog

Bu bloga herkes yazı, hikaye gönderebilir, lütfen muhabir@garajistanbul.org'a e-posta gönderin.
Everybody can send their articles, stories to this blog, please send e-mail to muhabir@garajistanbul.org

27 Şubat 2010 Cumartesi

56. Oyun - 56th Play – Demirci











26 Şubat 2010, Cuma, 19.30 – Şehir Sineması, Demirci, Manisa, Türkiye

26 February 2010, Friday, 19.30 – City Cinema, Demirci, Manisa, Turkey


3,5 saatlik virajlı vir yolculuğun ardından ekip Demirci'ye vardı. Demirci Manisa'nın en uzak ilçesi. Yolda Demirköprü bara jından ve Sart Harabelerinden geçtiler. Sart Harabeleri Lidya Medeniyeti'nden kalma. Burası Lidya'nın başkentiymiş.

Ekip önce Celal Bayar Üniversitesi Demirci Eğitim Fakültesi'nde yemek yedi. Demirci'ye Üniversite'nin davetlyle gidilmişti. Ekip bir an önce oyunun oynanacağı sinema salonunu görmek istiyordu, çünkü anladıklarına göre sinemada oyun oynamak için hiçbir teknik ekipman yoktu.

Yemek biter bitmez sinemaya geçildi. Tahmin edildiğinden daha da kötü bir manzara ile karşılaştılar. 1950'lerde yapılmış sinema salonu 2000 yılında kapandıktan sonra, yeniden açılmış fakat dört ay önce tekrar kapanmıştı. İçeride hiçbir ses ve ışık tertibatı yoktu. Sahne sadece bir yükseltiden ibaretti. Sinema çalışırken, perde olarak sahnenin beyaza boyanmış arka duvarı kullanılmıştı. Sinemanın çoğu oturma yeri muhtemelen ilk yapıldığı zamandan kalma ahşap koltuklardı. Soyunma odaları olarak kullanılan, sahnenin altında yer alan yer rutubetli ve soğuk bir yerdi. Ekibin geleceğinden haberdar yetkililer, ellerinden geleni yaparak sahneyi sildirmiş, soyunma odalarının olduğu yeri de iyice temizletmeye çalışmışlardı.

Övül Avkıran bu manzarayı görünce önce bir durakladı ve bu şartlarda oyunun nasıl oynanabileceğini düşünmeye başladı. Yetkililer ses tertibatının üniversiteden getirilebileceğini söylediler. Bir de iki tane seyyar halojen projektör olduğundan söz ettiler. Salon renkli uzun, çıplak florasan ampullerle aydınlatılıyordu. Övül Avkıran bu florasan ampullerden esinlenerek sahne üzerinde de bunlardan kullanmak istediğini söyledi. Yakında bir elektirikçi bulundu ve beyaz, mavi, yeşil, kırmızı floranslar, duylarına elekrik kablosu bağlanarak seyyar hale getirildi. Övül Avkıran bunları sahnenin çeşitli yerlerinde kullanarak hiçbir teritbatı olmayan sahneye göre spontan bir ışık tasarım yapmış oldu. Bu sırada üniversiteden ses tertibatı ile birlikte iki seyyar halojen projektör getirildi. Halojen projektöri kontrol edebilmek için ilkel bir dimmer sistemi yapılmıştı. Projektörler sahnenin ki tarafına yerleştirildi. Fakat projektörlerin ışığı çok dağılmakta ve görüntüyü etkilemekteydi. Bunun üzerine bakkaldan yemek yapmakta kullanılan alüminyum folyo alındı. Alüminyum folyo halojenin etrafına sarılarak ışığa kapak yapılmış oldu ve dağılması engellendi. Böylece sahne üzerine dağıtılmış renklı florasanlar ve sahnenin yanına koyulan iki halojen projektörle oyunun ışığı hazırlanmış oldu.

Övül Avkıran kurulu bu ışığa göre Memet Ali Alabora ile prova yapmaya başladı. Sahnenin iki yanındaki projektörlerin kontrolünü kendisi aldı. Sahne üzerindeki floransları açma kapatma işini de oyunun dramatik kurgusu içinde Alabora'nın yapmasını istedi. Provada nerelerde açılıp kapanacağına karar verdiler. Ve böylece bir ışık akışı oluşturuldu.

Oyunda yansıtma perdesi olarak sinemanın arka duvarı kullanıldı ve maksimum büyüklükte bir görüntü alındı. Hazırlk oyunun başlamasına bir buçuk saat kala neredeyse bitmişti. Bu sırada sinemanın en dış kapısı önünde oyuna gelen öğrencilerin birikmesiyle bir izdiham yaşandığı haberleri geldi. Memet Ali Alabora öğrencileri sakinleştirmek ve oyunun 19:30'da başlayacağını ve daha fazla yolu tıkamamaları gerektiğini söylemek için kapının önüne çıktı. Bağırış, çağırışlarla Alabora'yı karşılayan öğrenciler, giderlerse yer bulamayacaklarını söyleyip kapının önünde beklemeye devam ettiler.

Oyunu 19:30'da başlatmak için kapılar açıldı. Önce insanlar sakince girmeye başladılar. Fakat bir süre sonra daha büyük bir kalabalık hızla salona girmeye başladı. En sonunda alt katta ve üst katta koridor araları ve sahnenin kenarları dahil adım atacak, hatta kıpırdayacak yer kalmadı. Oyun üniversite tarafından öğrencilere ücretsiz olarak gösterildiğinden kapıda sayım yapılmamıştı Bu yüzden de içeride salonun kapasitesinin çok üstünde insan vardı. Oyunun başlamsı gereken anda heryer insanla doluydu ve bu şartlarda oyuna başlamak imkansızdı. Önce ayaktakilerin bulabildikleri yerlere oturmaları ya da çömelmeleri beklendi. Bu da yeterli olmayınca can güvenliği açısından tehlikeli olduğu, acil bir durumda tahliye imkanı olmadığı için ayakta kalanların çıkması gerektiği anons edildi. Ayaktakileriden bazıları en öndeki seyicilerin önünde yere, kimileri de sahnenin merdivenlerine oturdular. Yüze yakın insan da salondan çıkmak zorunda kaldı. Zaten kapılar açıldığında birçok insan da içeri girememişti.


Ortalık biraz daha sakinleşitikten sonra ve tahliye kapıları kontrol edildikten sonra oyun başladı. Memet Ali Alabora'nın anlattığı birçok komik hikayeye seyirci çok fazla güldü. Fakat oyunda es olan yerlerde seyircinin sessizliğini koruması çok kolay olmuyordu. Onun için Alabora birçok yerde verdiği esleri daha kısa tuttu. Daha önceden prova edilen ışıkların açılıp kapanması oyun boyunca çok güzel işledi ve farklı bir oyun oldu. Seyirci oyunu sonuna kadar ilgiyle izledi. Oyun bittiğinde büyük bir alkış koptu, ama seyirci bir önceki Manisa'da olduğu gibi yine ilk alkışın ardından Alabora'nın kulise gitmesi ile bir tedirginlik yaşadı. Ev sahibi olan Eğitim Fakültesi Dekanı oyundan sonra Alabora'ya çiçek vermek için bütün salonla birlikte bekledi. Kostümü değiştiren Alabora yeniden sahneye geldi. Dekan Yüksel Abalı çiçek taktim edip, kısa bir konuşma yaptı ve gördüğü bu ilgiden dolayı Demirci'ye kısa zamanda Fakülte bünyesinde bir kültür merkezi yapacakları sözünü verdi.

Memet Ali Alabora sahneden indikten sonra, onu bekleyen kalabalıkla fotoğraflar çektirip, imza verdi. Bu yaklaşık bir saat sürdü. Ardınan ekip yine Fakülte'de akşam yemeğini yedi ve Demirci Hisar kaplıcalarındaki tesislerde konakladı. Ertesi gün erkenden İzmir Havaalanı'na yola çıktı.

Demirci bütün ekibi şaşırtan bir Ege ilçesi oldu. Ege'nin orta yerinde, içinde bir fakülte olan, Manisa'ya bağlı bu kadar imkasızlıklarla dolu bir ilçe olabileceğini kimse düşünmemişti. Belki de bu yüzden Demircililer Demirci'yi “Ege'nin Doğu'su” diye adlandırıyorlar.


After a 3,5 hour journey the team arrived in Demirci. Demirci is the farest town of Manisa. They passed through Demirköprü Dam and Sart Ruins. Sart Ruins are from Lydians. This area was the capital of Lydia.

The team had their lunch in Celal Bayar University Demirci Education Faculty. They were invited by the faculty for the play. After the lunch they immediately went to the cinema where the play was going to be played. The cinema was built in 1950s and closed in the beginning of 2000s, then reopened and closed again four months ago. There were no sound and light equipment.

When Övül Avkıran saw the bad conditions, she first stopped and started to think on how to make the performance possible to play. People from the university said that they can bring the sound system from the university. They also mentioned about two halogen projectors. The venue was enlightened with narrow, bare fluorescent lamps. Inspired from those Övül Avkıran said she want to use more of these on stage. An electrician was found nearby and white, blue, green, red fluorescents were prepared which can be plugged separately. Thus, Avkıran made a spontaneous lighting design for the inconvenient conditions of the stage. The sound system and the two halogen projectors were brought from the university. There was a very simple dimmer system in order to control the projectors. Two projectors were placed to the sides of the stage. But the light of the projectors were disseminating and effecting the image. As a solution, cooking aluminum folio was bought from a small market and used as shelters for the light in order to focus it.

With this light design Övül Avkıran started to rehearsal with Memet Ali Alabora. She controlled the two projectors and made Alabora control the fluorescents during the play.

The doors were opened at 19.30. First everything seemed normal but after a while an excited crowd entered the venue. In a few minutes there wasn't any space left, not just on the seats but corridors, aisles and even on the stairs to the stage. The announcements were made to make the standing people leave the venue. Because otherwise it would be dangerous to evacuate people in a situation of danger. More than hundred people had to stay outside the venue.

After all the audience settled somehow the play started. The audience had big reactions to most of the funny stories Memet Ali Alabora told. But they couldn't keep the silence in most of the pauses, so Alabora had to shorten many pauses during the play. The audience watched the play in great attention. There was a big applaud when the play was over. After the play, Dean of the Faculty presented Alabora some flowers and promised the audience to make build a big cultural center for Demirci. The team had the dinner in the Faculty and then spent the night in Demirci Hisar Thermal Spring.

Demirci was a surprising town for all the team. Nobody had thought that there would be such a town with so much impossibilities in the middle of Aegean, owning a Faculty which is a part of Manisa. Maybe that is why people of Demirci calls Demirci as “The East of Aegean”.

3 yorum:

  1. demircide okuyoruz yada okumaya çalışıyoruz bilerek yada bilmeyerek hepimiz buraya geldik .hayattan,teknolojiden,gelişimden uzak bir yer .eğitim fakültesi öğretmen yetiştirecek bir okulun burada olmaması gerekiyor ama kimse kılını kıpırdatmıyor.biz M.Ali Alabora geldiği için çok mutluyuz en azından üniversite hayatında bir oyun izleyebildik deriz!

    YanıtlaSil
  2. sinema,tiyatro gibi bir çok sosyallikten uzak bi yerde okuyoruz.eğitim fakültesinde okuyan öğrenciler olarak bilinçlenmeye ihtiyacımız var.M.ALİ ALABORA'nın tiyatro için gelmesi bizi mutlu etti.öğrencilerin normal olarak ilgisi çoktu.Demirci'nin yoksunluğunu gazeteciler öğrencilere yükledi cahillik diye bu da bizi çok üzdü...

    YanıtlaSil
  3. demirci gıbı ucsuz bucaksız bı yerde okumaya calısırken M.ALİ ALABORA nın demırcıye geldıgını duyduk onu ızlemek ıcın gıttık ama sınama kucuk ve yetersız oldugu ıcın ızleyemeden gerı donduk

    YanıtlaSil